· Gece Yarısı · Bekleniyorsunuz  · . · Kitaplarım · İMZA GÜNÜME BEKLENİYORSUNUZ... 
Giriş | Kayıt
                
   ÇIKIŞ YAP

Anasayfa

Ziyaretçi Defteri

Haber Başlıkları

Fotoğraf galerisi

Haftanın Şiiri

Oku Yaz ( Forum)

ŞİİRLER

İstatistikler

Faydalı Linkler

Görüşleriniz

Kontrol paneliniz


 
 
 Kanatlı Karınca - Yazan Ve Okuyan: Serdar Yıldırım
 
 Zavallı Çoban
 Cesur Genç İle İyilik Prensi
 Baba Koç İle Kızıl Kurt
 Sepetçi İle Zengin Adam
 Karagöz İle Hacivat Hikayeleri
 Timsah Kıkı İle Hacer

Mazlum Zengin Web Sitesi Forums

Kose Yazilari

Cafer TEMİZ
Fetvacı (Şiir)


Lamia CANAY
Türkiye Nereye?


Mazlum Zengin
Camsız Pencereler (Hikâye)


Seher DUMAN
Piknik Provası


Serhan BİLGEN
Arguvan candır, Arguvan canandır

Pazartesi925
Salı1341
Çarşamba1489
Perşembe597
Cuma1303
Cumartesi1268
Pazar677
Toplam:3382444
En Çok:4412

Bu bölümde Dostların yeni çıkan kitapları tanıtılacaktır.* Şiir Harmanı - Mazlum Zengin * Ağıttan Umuda - Mazlum Zengin * Çal Gayri - Aliye Budak * Varsın Burkulan yüreğim olsun - Aliye Budak

ANTOLOJİ ARŞİVİM

Mazlum Zengin Web Sitesi :: Başlık Görüntüleniyor - SONBAHAR 2. BÖLÜM
 SSSSSS   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

SONBAHAR 2. BÖLÜM

 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Mazlum Zengin Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> HİKAYELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
nuran
Newbie
Newbie


Kayıt: Dec 22, 2007
Mesajlar: 8

MesajTarih: Sal Arl 25, 2007 11:53 pm    Mesaj konusu: SONBAHAR 2. BÖLÜM Alıntıyla Cevap Ver

Sonbahar, hazan mevsimi... Hüzün mevsimi… Son yılın son mevsimi… Ömrün son mevsimi…

Gözlerimi kapatıp düşünüyorum. Şehrin üzerine çöken yoğun sis ve buluta rağmen şehri en tepeden izlemeye çalışıyorum. Yahya Kemal Beyatlı gibi “sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” diyemiyorum ama aklıma Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bursa’da zaman” şiiri geliyor. Eski bir camii avlusunu arıyorum. Bu kadar camii arasında hangisi olabilir acaba? Ya küçük şadırvan. Hala su şakırdıyor mu acaba?

Hangisi daha zor görüp yazmak mı? Yoksa düşünüp yazmak mı? Gözlerim kapalı şehri seyretmeye devam ediyorum. Yeşil Bursa’nın ne kadar yeşil kaldığı tartışmasını sonraya bırakıyorum. “takvimlerden haberin yok geçiyor yıllar” ne güzel bir şarkı. Ama bana hitap etmiyor. Çünkü benim takvimlerden de geçen yıllardan da haberim var.
En kenarı seçip şehre bakıyorum. Sarı, solgun renge rağmen Yeşil türbe uzaktan da olsa o kadar güzel görünüyor ki. Sarı ve yeşil renkler birbirlerine ne çok yakışıyorlar.
Ulu camii mevsime uygun soluk rengine rağmen içi kışın sıcacık yazın ise serindir. İster serinlemek için, ister ısınmak için, ister birkaç dakikalık bir yöneliş için, her ne sebeple olursa olsun içeri girip o muhteşem güzelliği görmelisiniz.

İnsan gördüğünü daha kolay anlatırmış. Yeni yapılan çarşı ve yapılara rağmen ileride uzayıp giden hanların görüntüsü bir başka. Sanki tarihi taşıyor olmanın haklı gururunu yaşıyor gibiler.

Bankta oturan iki sevgili görüyorum. Havanın serin olmasının bahanesini yaşayıp birbirlerine sarılmış haldeler. Fuzuli’nin mısraları aklıma geliyor. Aşık-ı sadık menem mecnun’un ancak adı var. Ya da Mevlana’nın bir beytini düşünüyorum. “her şey maşuktur, aşık bir perdedir. yaşayan maşuktur. Aşık bir ölüdür”. Hangisi aşık hangisi maşuk anlamaya çalışıyorum. Hangisi yaşıyor hangisi, ölüme doğru kendini atıyor acaba. Bir süre sonra hareketlerinden anlıyorum ki ne aşık var ortada ne de maşuk.

Trafik gürültüsüne rağmen gözlerimi tekrar kapatıyorum. Şu an da duymak istediğim tek şey kuş cıvıltıları. Bir okulun zili çalmaya başlıyor. İşte! kuş sesleri… Duyuyorum.

Zaman zaman “nefes alamıyorum” sözüme karşılık olarak “nefes almazsan yaşayamazsın” cevabı verildiğinde bunu nasıl izah edebilirim diye düşünmeyi bir kenara bırakıp ciğerime çektiğim temiz havayı anlatmaya başlıyorum. Hep güzeli anlatmak daha kolay olmuştur. Ben de kolay olanı seçiyorum.

Osmangazi ve Orhangazi türbelerini ziyaret edip bir sure okuyorum. Ve içimden fısıldayarak diyorum ki “bu güzel şehir için size teşekkür ederim”.

Dökülen yapraklara basarak yürümeye başlıyorum tekrar. Bir temizlik görevlisi yaprakları süpürüyor bir yandan. Yaprakları toplayıp havaya atmak istiyorum ama bana bakan insanların hakkımda düşündüklerini tahayyül bile edemeden vazgeçiyorum. Temizlik görevlisine “bu gün süpürme bırak biriksin biraz daha” diyorum. “görevim abla” diye cevap veriyor. Her canlının her mahlukatın bir görevi var. Çok haklı herkes görevini yapmalı.

son

NURAN….
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Mazlum Zengin Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> HİKAYELER Tüm zamanlar GMT +10 Saat
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız

Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2006) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.