Dört Haziran’ın sabahındayız
Tohum’un piknik telaşındayız
Bir saatlik yolculuktan sonra
Ormanın derinliklerindeyiz
Yol aldı otobüsümüz kaplumbağa hızıyla
Yüzlere varan otobüslerle,
Binlerce can el ele oğlanıyla kızıyla
Herkesin yüreğinde bir kor bir ateş
Burada hiç yabancı yok,
Herkes ana, baba, bacı, kardeş
Yüksek ulu ağaçlar karşılıyor bizleri
Orta yerde bir sahne
Karınca aceleciliğiyle herkes işbaşında
Ve yokuşun başında,
İbrahim Kaypakkaya,
Ve Mahir ve Deniz karşılıyor bizi
İki büyük ağaç arasına gerilmiş
Kocaman bir pankartta
Her zamanki gülümsemesiyle
Hoş geldiniz diyorlar bizlere.
Bu gün Güneş bir başka dostlar
Yerinde duramıyor,
Devamlı göz kırpıyor bizlere.
Sazlar gümbür gümbür
İşkenceye inat, zindanlara inat
Güneşin sofrasında,
Vuruyorlar sazlarının döşüne
Bir çok değer sahnede
Dostlar halayda el ele
Güzel yürekli şairler haykırdılar güneşe.
Suavi yine yapacağını yaptı
Beni, ellisini aşmış/kendinden geçmiş
Ve halayın başında
Kızgın Güneşin altında
Halay, Horon teptirdi bana.
‘Yıkılası yıkılası İstanbul
Kaç yiğidin canın aldın döşünden’
Binlerce candan yükselen
Ve Ana’ların feryatları dağları delen
Herkes tek vücut olmuş,
İşkenceye, acıya faşizme germiş döşünü
Ve herkesin sofrası bir, açmış ekmeğini, aşını
Sahnede Pir Sultan göründü birden
‘Dostun bir tek gülü yaralar beni’
Ve bir sağanak yağmur boşaldı gözlerden
Sloganlar inletti yeri göğü derinden
Ellerde kırmızı karanfiller
Ve karanfillerdeki gülümseyen ölümsüzler
Bitmesin dostlar bu şölen bitmesin
Tüm yumruklar bir yere vursun
Yüreklerdeki bu sevgi tükenmesin
Böyle bir coşkuyla Güneş’i uğurladık
Ve Yıldızlara selam durduk
Otobüslerimize binip yola koyulduk.
05.06.2006
Mazlum Zengin
mazlum
