· Gece Yarısı · Bekleniyorsunuz  · . · Kitaplarım · İMZA GÜNÜME BEKLENİYORSUNUZ... 
Giriş | Kayıt
                
   ÇIKIŞ YAP

Anasayfa

Ziyaretçi Defteri

Haber Başlıkları

Fotoğraf galerisi

Haftanın Şiiri

Oku Yaz ( Forum)

ŞİİRLER

İstatistikler

Faydalı Linkler

Görüşleriniz

Kontrol paneliniz


 
 
 Kanatlı Karınca - Yazan Ve Okuyan: Serdar Yıldırım
 
 Zavallı Çoban
 Cesur Genç İle İyilik Prensi
 Baba Koç İle Kızıl Kurt
 Sepetçi İle Zengin Adam
 Karagöz İle Hacivat Hikayeleri
 Timsah Kıkı İle Hacer

Mazlum Zengin Web Sitesi Forums

Kose Yazilari

Cafer TEMİZ
Fetvacı (Şiir)


Lamia CANAY
Türkiye Nereye?


Mazlum Zengin
Camsız Pencereler (Hikâye)


Seher DUMAN
Piknik Provası


Serhan BİLGEN
Arguvan candır, Arguvan canandır

Pazartesi2293
Salı2978
Çarşamba3041
Perşembe1860
Cuma1998
Cumartesi1799
Pazar2180
Toplam:3426716
En Çok:4412

Bu bölümde Dostların yeni çıkan kitapları tanıtılacaktır.* Şiir Harmanı - Mazlum Zengin * Ağıttan Umuda - Mazlum Zengin * Çal Gayri - Aliye Budak * Varsın Burkulan yüreğim olsun - Aliye Budak

ANTOLOJİ ARŞİVİM

 



O daha çocuk
Odaha çocuk,
Hapisliğe dayanamaz 
Almayın onu almayın
Ranzasında uyanamaz.
Hapsetmek gerekiyorsa,
Kırlangıç yüreğine hapsedin onu.
O daha çocuk,
Tutsaklığa dayanamaz
Almayın benden almayın
Bir gülü soldurmayın
Asmak gerekiyorsa,
Bir serçe kanadına asın onu.
O daha çocuk,
Esarete dayanamaz
Koparmayın benden koparmayın
Çiçekleri öldürmeyin
Öldürmek gerekiyorsa,
NAZIM’ın şiirleriyle öldürün onu.
Mazlum Zengin*Sevgili Erdal abi,çok düşündüm sana nasıl seslenmeliyim diye. sonra aklıma geldi,
yaşasaydın, yani seni asmayıp da besleselerdi 43 yaşında olacaktın. o yüzden sana abi dedim.ama belki memnun değilsin bu hitaptan, diyorsun ki “koca kadın bana niye abi diyor?” çünkü belki hala asıldığın yaşta, 17’sinde kaldın. yabancı korku filmlerinde hep öyle değil midir? ölüler büyümez, öldükleri yaşta kalır. hele bir de vakitsiz öldürülmüşlerse, vedalaşamamışlarsa sevdikleriyle, yapacakları işler yarım kaldıysa ruhları hep aramızda dolaşır.o yüzden belki de 17’sindesin hala. 17’sinde çıkarıldığın mahkemedeki gibi bakıyorsun bana. üzerinde ütüsü kaçmış bir pantalon, saçların üç numara traşlı, bakıyorsun dimdik sorarak? “ne oldu bana?”oysa biliyorsun o sandalye sadece senin altından çekilmedi…o
sandalyeyle beraber çok şey değişti. önce karanlık bir duman çöktü türkiye’nin üzerine. kitap dumanı. sen yanık kitap nasıl kokar bilir misin abi? o koku hepimizin üstüne sindi.senin gibi binlercesi işkence tezgahlarından geçirildi yıllar boyu…
kimi sürüldü, kimi hapis edildi, kimi öldürüldü. bir koca gençlik tören adımlarıyla susturuldu.biz küçüktük, çok korktuk abi. daha okula gitmeden anarşist,
komünist, faşist ne demekmiş öğrendik. sürekli televizyona çıkan
askerlerin omuzlarından rütbe okumayı, içünün aslında için demek
olduğunu, netekimin ne anlama geldiğini belledik.okula başladığımızda annelerimiz bize “düşme, koşma, üşüme” dedi. dedi ama en sıkı tembih de öğretmenin “hangi gazeteyi alıyorsunuz” sorusuna verilecek cevaptı. “biz haberleri televizyondan seyrediyoruz.”cevap diyenden karakter analizi yapmayı, yanıt diyene yaftayı
yapıştırmayı, ihtimal ile olasılık arasındaki farkı, kimin imkan kimin koşul dediğini bir bir belledik. okulda sık sık müfredat değişti, bir yıl atatürk’ün devrimlerini öğrendiysek diğer yıl devrimlere inkılap dedik.öyle büyüdük abi. o yüzden ne çok okuduk, ne de çok soru sorduk. öyle büyüdük işte. hep “mış” gibi yaptık. aydınlık bir nesil içeride çürürken biz modern-miş, çağdaş-mış gibi davrandık ele güne karşı. ama bir yandan da devlet eliyle yüzlerce imam hatip okulları açtık, kadrolar yetiştirdik, sakallı bürokratlarla tanıştık. birileri “benim memurum işini bilir” derken , anneannelerimizin başörtüsünü türbana çevirdik. televizyonda göbek havaları eşliğinde iftarlar açtık. yılın 11 ayı çıplak,
bir ayı kapalı gezen starlarla tanıştık. onları bağrımıza bastık.sen şimdi kenan paşa’yı da merak edersin abi? senden sonra bayağı bir dolaştı türkiye’yi. ağzında hep “ben de imam çocuğuyum, namaz kılarım” sözleriyle. apoletlerinin çokça göründüğü resimler çektirdi, onları bütün okullara astırdı. sonra emekli oldu.şimdi deniz havası yaradığından mıdır bilmem dimdik ayakta. resim çiziyor, konserlere gidiyor, bağrımıza bastığımız starlarla “lale devri çocuklarıyız biz, zamanımız geçti’ diye şarkı söylüyor. ama zamanı geçmemiş olacak ki her fırsatta televizyona çıkıyor. hala birileri ona soru sorup, cevap bekliyor.türkiye’de durum çok kötü abi. artık avrupa birliği’ne uyum yasaları nedeniyle kimse asılmıyor ama, senden birkaç yaş büyük çocuklar askerde şehit oluyor. bak son 7 ayda 91 asker öldürüldü. her gün bir şehit haberi geliyor.başbakansa durup durup “askerlik yan gelip yatma yeri değil” diyor.umarım onun yan gelip yatacağı günler yakındır. ha bu arada başbakan da senin paşanınkilerden. onun zamanında palazlanan sakallı zihniyetten.daha anlatacak çok şey var. avrupa birliği için tavizler , iğdiş edilen üniversiteler, hayat pahalılığı, işsizlik, her zaman her yerde her dakika amerika’yla yaşamak… çok dert var da , sıkmayayım seni …ama bil ki bu 12 eylül’de de seni hatırlıyoruz abi. senin sandalyene tekme vuranı değil, idam kararını verenleri değil,
yaşını büyütenleri değil, suçu senin üzerine atanları değil,
seni hatırlıyoruz abi.şimdi anladın mı sana neden abi dediğimi ?melike ilgün - kanalturk
 

Tarih: 20.09.2008 Saat: 19:27 Gönderen: mazlumzengin

 
Giriş
Üye AdıŞifre
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.

_RELATED
· _MOREABOUT
· _NEWSBY mazlumzengin


_MOSTREAD :
Radyo Zengin

_RATEARTICLE
_AVERAGESCORE: 0
Toplam Oy: 0

_RATETHISARTICLE

_EXCELLENT
_VERYGOOD
_GOOD
_REGULAR
_BAD

_OPTIONS

 _PRINTER _PRINTER

"O Daha Çocuk " | _LOGINCREATE | 1 _COMMENT
_COMMENTSWARNING

_NOANONCOMMENTS

[_NOSUBJECT] (_SCORE 1)
Gönderen: cemrem_24 Tarih: 15.12.2009 Saat: 09:07
(_USERINFO | _SENDAMSG)
Erdal Eren’i idam sehpasına kadar götüren süreç, 30 Ocak 1980 tarihinde Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi, ODTÜ öğrencisi Sinan Suner’in, MHP’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir’in kurşunlarıyla katledilmesiyle başladı. Olayın duyulmasının ardından, 2 Şubat 1980’de Sinan Suner’in öldürüldüğü yerde bir protesto gösterisi yapıldı. Göstericiler arasında lise öğrencisi olan Erdal Eren de vardı. Gösteriye müdahale eden askerlerle göstericiler arasında çıkan çatışmada, er Zekeriya Önge ölürken, Erdal Eren’le birlikte 24 kişi gözaltına alındı.

Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, sermaye devletinin tarihin belki de en hızlı yargılamasıyla, 19 Mart 1980’de idama mahkûm edildi.

Erdal Eren, idam edildiğinde henüz 17 yaşındaydı. Ailevi nedenlerle ailesi yaşını büyük yazdırmıştı. Erdal, Giresun’a bağlı Şebinkarahisar’da doğdu. 1970’li yıllarda ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşen Erdal, Ankara Yapı Meslek Lisesi’nde okumaya başladı ve burada devrimci mücadeleyle tanıştı. Genç yaşında devrimci mücadeleye katılan Erdal Eren’i asarak 12 Eylül’ün anlam ve önemini topluma anlatmayı seçen burjuvazi için 28 yıllık bu cinayet Türkiye devrim tarihine Erdal’ın başeğmez tutumuyla altın harflerle yazıldı.

Mahkeme hiçbir kanıta ve ifadeye itibar etmedi. Erdal Eren’in gerçek yaşının tespiti için kemik tahlili yapılmasını engellendi. Erdal Eren’in öldürdüğü iddia edilen erin otopsi raporlarında, ölüme neden olan kurşunun G-3 tüfeğinden çıktığına dair görüşler yer almasına rağmen otopsi raporları karartıldı. Askeri Yargıtay 3. Dairesi’nin, önce ‘delillerin noksanlığı’ nedeniyle esastan, ardından da idamın müebbet hapse çevrilmesini gerektiren TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmaması nedeniyle usulden bozmasına rağmen, Yargıtay Daireler Kurulu iki kararı da reddetti. Zira ölüm kararı çoktan verilmişti.


Ve 12 Aralık’tan 13 Aralık’a dönen gece darağacına yürürken, yüreğinde, yaşadığı 17 yılın değil devrimin yüzyılları aşan coşkusunu taşıyordu. Erdal’ın son sözleri: “Faşizme ölüm, halka hürriyet!” oldu.




Erdal Eren'in İdam Edilmeden Önceki Son Mektubu

İnsanın ölümü kabullenmesi kadar zor ne olabilir diye düşünürüm zaman zaman. Sadece kendi ölümü değil, yakınlarının yada tanımadıklarının ölümü bile ağır gelir bize. Ne kadar belli yaşa gelmiş ve hasta yakınlarımızın ölümlerine kendimizi alıştırdığımızı söylesek de, bu koskocaman bir yalandır yada kendimizi ve etrafımızı kandırmacadan ibarettir.



Çevremizdeki ölümler dışında yaşanan başka gerçekler de var yaşamda. Öldürülenler yada kimilerinin öldürdükleri… Başkalarının öldürdüklerinin acısını, öldürenlerden daha ağır yaşarız çoğu zaman. Bunu başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarından, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına, Kahramanmaraş’tan Sıvas olayına kadar dizi dizi sayabilirz. Bu ölüm kararlarını verenlerin acısı, o olayları hissedenler kadar değildir hiçbir zaman. Olması da olanaksızdır zaten, sonuçta birilerinin ölümüne karar veren insanın duygusu nereye kadar olur?



12 Eylül sonrası yaşı büyütülerek asılan Erdal Eren bunlardan biridir. Ve ne rastlantıdır ki, Erdal Eren’in okuduğu Kadıköy Orta Okulu’nun adı daha sonra Kenan Evren Lisesi olarak de

_READREST


Web sitemiz PHP-Nuke (© 2006) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.